Kimler işsizlik maaşı alabilir? 2025’te işsizlik ödeneği gerçekleri
Merhaba kıymetli okuyucularım,
Çalışma hayatı boyunca herkesin karşılaşabileceği risklerden biri işini kaybetmektir. Ne kadar tecrübeli olursak olalım ne kadar çalışkan olursak olalım, iş dünyasının dalgalı seyri bazen emekçiyi hazırlıksız yakalayabilir. İşte tam da bu noktada, işsizlik sigortası devreye girer. Bu sigorta, emekçinin alın teriyle kazandığı hakkıdır ve işsiz kalınan dönemde belirli bir süre için gelir desteği sağlar.
İşsizlik Ödeneğine Hak Kazanma Şartları
Her çalışan işsizlik ödeneğinden faydalanamaz. Yasalar burada belli kriterler öngörmüştür. İşsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için:
İşten ayrılmadan önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olarak çalışmak,
Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olmak,
İşten çıkışın ardından 30 gün içinde İŞKUR’a şahsen veya elektronik ortamda başvurmak gerekir.
Bu şartlardan birini yerine getirmemek, ödeneği doğrudan kaybetmek anlamına gelir. Özellikle 30 günlük başvuru süresinin önemi büyüktür; çünkü başvuruda gecikilen her gün, toplam hak sahipliği süresinden düşülür.
Ödenek Süreleri
İşsizlik ödeneği, ödenen prim gününe bağlı olarak farklı sürelerle bağlanır.
600 gün prim ödemiş olanlar için 180 gün,
900 gün prim ödemiş olanlar için 240 gün,
1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olanlar için 300 gün ödenek verilir.
Bu süreler, emekçinin zor günlerde ayakta kalabilmesi için kritik bir destektir. Ancak süre bittiğinde ödenek de sona erer.
2025 Rakamlarıyla İşsizlik Ödeneği
2025 yılı için brüt asgari ücret 26.005,50 TL, net asgari ücret ise 22.104,67 TL olarak belirlendi. Günlük asgari ücret tutarı ise 866,85 TL. Bu rakamlar üzerinden işsizlik ödeneği hesaplaması yapılmaktadır.
Ödeneğin miktarı, sigortalının son dört aylık prime esas kazancının ortalamasının %40’ı olarak belirlenir. Ancak ödeneğin, asgari ücretin brüt tutarının %80’ini geçmesi mümkün değildir.
Bu hesaplama 2025 yılı için şu tabloyu ortaya koymaktadır
Asgari ücretle çalışan bir sigortalı: 10.402 TL, damga vergisi kesintisinden sonra 10.323 TL net.
Brüt 40.000 TL maaş alan bir sigortalı: Yaklaşık 15.878 TL net.
Brüt 55.000 TL maaş alan bir sigortalı: Üst sınıra takıldığı için en fazla 20.646 TL net.
Bu rakamlar işsiz kalan emekçiye doğrudan ödenmektedir ve damga vergisi dışında herhangi bir kesintiye tabi tutulmamaktadır.
Sağlık hizmeti
İşsizlik ödeneği yalnızca maddi bir destek değildir. İşsiz kalan sigortalının Genel Sağlık Sigortası primleri de devlet tarafından ödenir. Böylece hem işsiz kalan kişi hem de bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanmayı sürdürür.
Bunun yanında İŞKUR, işsizlik ödeneği alan kişilere yeni bir iş bulma konusunda destek sunar. Ayrıca mesleki gelişim, yeni beceriler edinme ve eğitim programlarına katılım imkânı tanır. Yani işsizlik ödeneği, sadece “geçim” değil, aynı zamanda “gelecek” için de bir güvencedir.
Ödeneğin Kesildiği Haller
Ödeneğin sürekliliği de koşullara bağlıdır. İŞKUR’un önerdiği, mesleğe uygun ve makul koşullardaki bir işi reddedenin ödeneği kesilir. Aynı şekilde kayıt dışı çalıştığı tespit edilenler de ödenek hakkını kaybeder. Emeklilik aylığı bağlananlar için de ödenek sona erer.
İŞKUR’un önerdiği mesleki eğitimleri haklı bir neden olmadan reddetmek veya eğitime başladıktan sonra devam etmemek de ödeneğin kesilmesine yol açar. Bu düzenlemeler, fonun sadece gerçekten ihtiyacı olan kişilere yönlendirilmesi için konulmuştur.
İşsizlik Sigortası Fonunun Gerçek Sahibi Kim?
Bugün Türkiye’de İşsizlik Sigortası Fonu’nda milyarlarca lira birikmiş durumda. Fon, üçlü bir katkı modeliyle besleniyor: sigortalının prime esas aylık brüt kazancının %1’i işçiden, %2’si işverenden, %1’i ise devlet katkısı olarak alınıyor.
Yani fon, işçi-işveren-devlet ortaklığında büyüyen bir kaynak. Ancak unutulmaması gereken nokta şu: Fonun kaynağı, doğrudan çalışma hayatının özünden, yani üretimden geliyor. İşçinin maaşından kesilen prim, işverenin maliyet kalemi ve devletin katkısı birleşerek bu güvenceyi oluşturuyor. Dolayısıyla fonun gerçek sahibi tek başına işçi değildir; işveren ve devlet de bu yapının paydaşlarıdır.
Ancak bu gerçeği kabul ederken, bir başka gerçek de gözden kaçmamalıdır: Fon büyüyor, kaynaklar artıyor ama işsiz kalanların önemli bir kısmı ağır şartlar yüzünden ödenekten faydalanamıyor. Son 120 gün kesintisiz çalışma şartı, 600 gün prim ödeme zorunluluğu ve 30 gün içinde başvuru gibi kriterler, binlerce işçinin hakkına engel oluyor. Bu şartlar, fonun esas amacına ters düşüyor. Fonun paydaşları kim olursa olsun, nihai yararlanıcısı işsiz kalan vatandaştır. Bu nedenle şartların kolaylaştırılması, işçinin fonu hak ettiği şekilde kullanabilmesinin önünün açılması gerekiyor.
İşsizlik sigortası fonunun mantığı “işsiz kalana güvence” sağlamaktır. Ancak mevcut uygulamada bu güvence, sınırlı süreyle ve sınırlı miktarda verilen bir destekten öteye geçmiyor.
Bugün işsizlik ödeneği, prim gününe göre 6 ay ile 10 ay arasında değişiyor. Oysa işsizliğin süresi her zaman bu kadar kısa değil. Miktar açısından da sorun büyük: Sigortalının kazancının %40’ı hesaplanıyor, ancak üst sınır asgari ücretin %80’iyle çiziliyor. Bu nedenle yüksek ücretli çalışanlar da aynı tavana takılıyor ve gelir kaybının büyük kısmını telafi edemiyor.
Fonun mali gücü düşünüldüğünde, bu tablo haklı olarak eleştiri konusu oluyor. Fon bir yandan büyürken, diğer yandan işçiye sağlanan ödenek sınırlı kalıyor. İşte burada şu soruyu sormak gerekir: Bu fon gerçekten işçinin ve işverenin yarattığı ortak bir güvence fonu mu, yoksa devletin kasasında tutulan bir geçici destek kaynağı mı?
Bugün ihtiyaç duyulan, fonun büyüklüğü ile işsize yansıyan destek arasındaki makasın kapatılmasıdır. İşsizlik ödeneğinin koşulları kolaylaştırılmalı, süreleri uzatılmalı, ödenek miktarları fonun gücüne yakışır şekilde artırılmalıdır. Aksi halde fon, büyüklüğüyle övünülen ama işsiz kalanın cebine gerçek anlamda yansımayan bir kaynak olmaya devam edecektir.
Sizlerde soru ve görüşlerinizi [email protected] mail adresime iletebilirsiniz.
Post Comment