Zeyrek: Mızmızlanmak için değil, icraat için geldik

Ferdi Zeyrek 1977 yılında ev hanımı Gülten ve çarşı eşrafından Tıraşçı Ahmet’in oğlu olarak dünyaya geldi. Mimar oldu, kendi şirketini kurdu. Nurcan hanımla evlendi, üç kızı doğdu. Sivil toplum kuruluşlarında aktif görevler aldı, Mimarlar Odası Başkanlığı, Büyükşehir Belediye Meclisi Üyeliği, CHP İl Başkanlığı yaptı. 2019’da Manisa Büyükşehir Belediye Başkan adayıydı, kazanamadı. 2024’te tekrar aday gösterildi ve bu kez bir ilki başardı. Çok partili sisteme geçilen 1946 yılından beri CHP ilk defa Manisa’da iktidara geldi. Zeyrek bunu nasıl başardığını ve yönetim anlayışını SÖZCÜ’ye anlattı.

Ferdi Zeyrek, 31 Mart’tan bugüne yaşananları Gökmen Ulu’ya anlattı.

– 78 yıl sonra CHP Manisa’da seçim kazandı. Bu nasıl oldu?

Benden önceki başkan halktan kopuktu, onların ihtiyaçlarına kör olmayı tercih etti. Makam odasından pek çıkmayan, halkın içine girmeyen, yurttaşlarla dertleşmeyen bir yönetim anlayışı vardı. Kendine ve çevresine rant sağlamaya yönelik bir sistemi vardı. Manisalılar olarak bu durumdan çok rahatsızdık. Biz seçim boyunca her zaman için halkın içindeydik. Vatandaş “Artık benim sesimi duyacak, içimizden biri belediye başkanı olsun” dedi ve bu yetkiyi, bu emaneti bize verdi. Genel Başkanımız Özgür Özel’in Manisalı olması, memleketine özen göstermesi de önemli bir faktör. Bunların hepsini üst üste koyduğumuzda başarı geldi. Ben Manisa aşığıyım. Bu koltuklardan kimler geldi, kimler geçti… Kimileri Manisa’da oturamaz halde, kimileri ise hala “Başkanım” diye anılıyor. Ben “Başkanım” diye anılanlardan olmak istiyorum.

Albert Einstein’in bir sözü var: “Ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan zordur.” Manisalı yurttaşlarımızın CHP’ye ön yargısını nasıl kırdınız?

Yaşamım boyunca adaletli, eşitlikçi, şeffaf ve ulaşılabilir bir insan oldum. Sapmadığımız bu çizgi insanların kalbine dokunan ve umudunu yeşerten bir noktaydı. Önceki başkanda bu niteliklerin hiçbiri yoktu. Seçmenin terazisine çıkıldığından Ferdi Zeyrek, Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisi daha ağır geldi.

Nasıl bir belediye devraldınız?

Bizden önceki başkan seçimden iki gün önce belediye kasasındaki bütün parayı sağa sola harcamış, 420 milyon lira civarında ödeme yapmış. 1 Nisan günü de belediye kasasına giren 610 milyon lirayı paydaşlarına dağıtmak istedi. Hemen olaya müdahale ettik, cumhuriyet savcımıza dilekçe yazdık, “Biz seçildik, mazbatamızı alıp göreve gelelim, faturaların gerçekliğini inceleyelim, hak edeni mağdur etmeyiz ama gerçek değilse gereğini yapalım” dedik. Belediyenin mali işler personeli de bizimle birlikte hareket etti. Teftiş kurulumuz devreye girdi. Böylece halkın parasını korumuş olduk. Bu bizim paramız değil, bu dağ köylerinde yalınayak dolaşan çocukların parası. Kırk kere düşünerek, halkın parasını halkımız için harcıyoruz.

Başkan Zeyrek, yaşlı ve genç hemşehrileri ile sık sık görüşüp taleplerini dinliyor. 

Sizle birlikte belediyede neler değişti?

Personelimizle birlikte bayramlaşma merasimini gerçekleştirirken makam aracının çalışır vaziyette olduğunu fark ettim. Şoför arkadaşım, “Önceki başkan araba her zaman aynı ısıda kalsın diye klimayı sürekli çalıştırmamı isterdi” dedi. “Mazotu boşa harcayamayız, bunu yapmayacağız” dedim. Belediyede mesaiye gelirken yaklaşık yirmi kişinin giriş kapısında, beş kişinin asansörde, dört kişinin makam odası önünde karşılama töreni yaptığını görünce şaşırdım. Bu ve benzeri şatafat ve savurganlık içeren uygulamaları sona erdirdim. Birçok ihalede yolsuzluk şüphesi tespit ettik ve belgeleri savcılığa gönderdik.

Çok borcunuz var mı?

Var ama halkımızın moralini bozmak istemiyorum. Biz mızmızlanmak için buraya gelmedik, çözüm bulmak ve icraat yapmak için geldik. Hem borcumuzu ödeyeceğiz hem hizmet edeceğiz.

Nasıl bir yönetim anlayışı sergilediğinize ilişkin örnek verir misiniz?

Kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, herkese eşit hizmet götürüyoruz. 17 ilçenin 15’ini CHP kazandı. Demirci AK Parti’de, Selendi Yeniden Refah Partisi’nde. Bana endişeyle sordular, “Biz CHP’li değiliz, Büyükşehir Belediyesinden yeterli hizmeti alabilecek miyiz” diye. Ben de onlara şu cevabı verdim: “Siyaset 31 Mart gecesi bitti. 1 Nisan sabahı hizmet başladı. Bu iki ilçe hizmetten en mahrum kalan iki kentimizdi. Eşitliğin ötesinde, açıklarını kapatmak ve eksiklerini gidermek için bu iki ilçeye öncelik verdik.

Çalışmalarınızda katılımcı demokrasi uygulamaları görecek miyiz?

Elbette. Meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarını yönetimin paydaşı yapmak istiyorum. Ortak aklı oluşturmak zorundayız.

2 ton su ücretini 1 lira yaptınız. Bunu ve sosyal belediyecilik uygulamalarınızı anlatır mısınız?

Türkiye’nin en pahalı suyunu kullanan şehirdik. Vatandaşlarımız bas bas bağırıyordu. Su insani kullanım hakkıdır. İlk iki ton su kullanımını 1 lira, sonraki kullanımlarda da yüzde 30 indirim yaptık. Bu ilk bakışta belediye bütçesinden eksilme olarak görülebilir. Ama aslında ranta giden parayı kesip halka vermektir. Geçen gün bir vatandaşımız, “Başkanım, bu ay su faturasından 250 lira tasarruf etmiş olduk. Ben bu 250 lirayla çocuğuma hediye alacağım ve bu sana Ferdi amcandan diyeceğim” dedi. Çok duygulandım. Doğru yolda olduğumuzun göstergesidir.

Bu noktada çok önemli olduğuna inandığım bir olguya değinmeliyim. İzmir Dikili’nin efsanevi belediye başkanı Osman Özgüven suyun meta olarak kullanılmasına karşı çıkmış, 10 tona kadar suyu bedava vermişti. Ağır ceza mahkemesinde “Görevi kötüye kullanmak ve belediyeyi zarara uğratmak” suçlamasıyla yargılandığında şu savunmayı yapmıştı: “Belediyeler ticarethane değildir. Yurttaş müşteri değildir. Su temel yaşam hakkıdır. Parayla satılamaz. Eğer bu suç ise ben bu suçu işlemeye devam edeceğim.”

Bu, yerel yönetim anlayışına dair çarpıcı bir örnek değil mi?

Fikri, zikri ve duruşuyla öncülüğümüzü yapan, çok saygı duyduğum Osman Başkanla aynı noktadayım. Belediyeler kamu kurumudur, ticarethane değildir. Sadece suda değil, ulaşımda ve birçok sosyal belediyecilik uygulamamızla vatandaşımızın üzerindeki yükü hafifletmeye çalışıyoruz. Halk ekmek fabrikası ve kent lokantaları açacağız. Manisa’nın sosyo-kültürel yaşamını geliştirmek ve sanat kenti yapmak için de çok çalışmaya başladık.

Ege Belediyeler Birliği Başkanlığı’nı da üstlendiniz. Planlarınız nelerdir?

Ege Planlama Ajansı kurmak istiyoruz. Bu yapının öncüsü olan Ekrem İmamoğlu başkanımız ve İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökçe ile bir araya geldik, destek aldık.

Kuracağımız ajansın belediye hizmetlerinden tarım ve turizme kadar Ege Bölgesi için çok yararlı olacağını umut ediyorum.

Önemli olan seçmene ‘İyi ki oyumu vermişim’ dedirtmek

– Son yerel seçim zaferiyle CHP’nin Türkiye’de birinci parti konumuna yükselmesi size neler düşündürttü?

Halk 1989 yılında sosyal demokrat partiyi yerel seçimde birinci yapmıştı. SHP iktidar ortağı olmuştu. Ama 1994 yılında kaybetti. Bunu irdelemek önemli. 2024’te gösterilen bu teveccühü sürdürülebilir kılmak ve 2029 yılında büyütmek için hassas, çalışkan ve başarılı olmalıyız. Değişim o zaman anlamını bulacaktır.

Bu durum genel iktidar için bir sıçrama rampası olabilir mi?

Evet, bu dönemi hepimiz iyi değerlendirirsek iktidar olacağız. Seçmenlere şöyle dedirtmeliyiz: “İyi ki ben oyumu CHP’ye vermişim, oyum helal olsun” ve “Ben oy vermemiştim ama önümüzdeki seçimde ben de oyumu CHP’ye vereceğim.”

VARLARLA YOKLAR ARASINDA

Kadim kent Manisa’nın değerlerinden yeterince yararlanılabiliyor mu?

Maalesef Manisa varlar ve yoklar arasında bir il. Bereketli ovalarımız var ama tarımı destekleyen yok. Üniversite var ama öğrenci yok, İzmir’den gelip gidiyorlar. Endüstri var ama beyaz yakalı yok, çünkü sanayi sitesinde çalışanlar da İzmir’den işe gelip gidiyor. Antik dönemden, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine kadar birçok tarihi eser vara ama bir tane turist yok. Örneğin, dünyadaki ilk yedi kilisenin üçü Manisa’da. Bunlardan biri ABD’deki eyaletin ismini aldığı Philadelphia Kilisesi. Biz bu yokları var yapmak istiyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir